HARUN TOKAK

Mozambik’te Ramazan Esintileri

Mozambik… İlk adı Musa Bin Beg’dir.

Hint Okyanusu boyunca uzanan sahillerini dalgalar döver durur. Uçsuz bucaksız bir mavilikte kaybolur gözleriniz.

Mozambik; beş asır boyunca Portekizlilerin sömürgesi altında yaşadıktan sonra 1975 yılında özgürlüğüne kavuşsa da 1991 yılına kadar da iç savaşlarla bitme noktasına gelir.

2003 yılında iş adamlarımız, ilk Türk okulunu açar ve adını da Söğüt Koleji korlar. Anadolu’dan yola çıkan beyaz yüzlü öğretmenler, çikolata renkli öğrencilerini bağırlarına basar.

Onlar Mozambik’in ışık süvarileridir.

Bu yıl Ramazan ayının bir başka bereketle geleceğine inanırlar. Öyle tatlı bir haz vardır içlerinde…

Anadolu’dan tatlı esintiler gelmektedir.

Bu gurbet diyarında, her zamankinden farklı bir hazırlık ve telaş vardır.

Ramazan’ın birinci günü aynı zamanda 44.sü düzenlenecek olan Mozambik Fuarının da açılış günüdür. İlk defa 25 Türk firması bu fuara katılacaktır.

Ellerinde çiçekler…

Işık süvarileri Mozambik Havaalanı’ndadır. İşadamlarımızın o ülkelere yatırım yapacak olmaları ziyadesiyle sevindirir onları.

İş adamalarımızın uçaktan inişleriyle birlikte bu çikolata ülkede Türkiye rüzgârı esmeye başlar. Türk öğretmenler, gümrük memurlarına gelen misafirlere zorluk çıkarmamaları konusunda ricada bulunurlar.

Gelenler “Mozambik Uluslararası Söğüt Koleji’nin misafirleridir.” denilince memurlar valizlerini bile aramaz.

Söğüt Koleji’nin öğretmenleri çok sevilir bu ülkede. Osmanlı’nın bitmez tükenmez kredisi vardır.

Öğretmenler, Türk firmalarını yalnız bırakmazlar.

Bayrağımızın fuarın girişinde diğer milletlerin bayraklarıyla birlikte dalgalandığını gördükleri an dünyalar onların olur.

İlk gün, Ramazandır. İftarlar fuarda stantların başında açılır.

Söğüt Koleji’nin çikolata öğrencileri de yalnız bırakmaz iş adamlarımızı. Her türlü işlerinde yardımcı oldukları gibi, güzel Türkçeleri ile de âdeta onların konuşan dilleri olurlar. Fuar boyunca her akşam Mozambikli öğrenciler de iftarın tadına varır.

Öğretmenler, evlerde fedakâr eşlerinin hazırladıkları yemekleri her gün iftar sofralarına taşırlar. Fuara katılan Türk işadamları o kadar memnun olurlar ki; “Allah razı olsun bizi kendi evimizde gibi hissettirdiniz. Fuarlarda geçen en rahat Ramazanımız oldu, ne hazırlayacağız, ne yiyeceğiz, diye hiç düşünmedik. Bu fedakârlıklarınızı hiç unutmayacağız.” diyerek memnuniyetlerini dile getirirler.

Bu sözler, yeter öğretmenlere…Yoruldular mı bilmiyoruz ama eğer yoruldularsa, çoktan unutmuşlardır bile. Çünkü onlar koşunca değil, durunca yorulan süvarilerdendir.

Fuarın ilk günü Türk Dış Ticaret Müsteşarı Tuncer Kayalar Bey’in gelişi de iş adamlarımıza büyük bir moral olur..

Mozambik geneline yayın yapan TVM ve Miramar isimli iki büyük televizyona verdiği demeçler de çok yararlı olur.

Türk misafirler, bir gün Söğüt Koleji’ni ziyaret ederler.

Afrika’nın ortasında bayrağımızın dalgalanması onları ziyadesiyle duygulandırır. Siyah öğrenciler ellerinde çiçeklerle ‘Hayat Bayram Olsa’ şarkısını söyleyerek karşılarlar konukları.

Bangayana isimli çikolata öğrencimiz “Talebelerim” şiirini okur. Bangayana çok sempatik ve çok masumdur. Misafirler onu çok sever.

Beyaz misafirlerin siyah miniklere sarılıp gözlerinden öpmesi, sıralarına oturup onlarla hasbihal etmesi, Türkçe sorular sorması görülmeğe değerdir doğrusu.

6. Türkçe Olimpiyatları’nda dünya dördüncüsü olan Henrique Bazar da ‘Ben Siyah Bir Gülüm’ şiirini okur. Bu sevimli ve sempatik Mozambikliye Türkiye’de en çok neyden etkilendiği sorulunca da; Erzincan’da öğretmeni Sinan Bey’in babası Selami Amcanın yaptığı mangalı, ve pişen etten komşusuna da ayırması karşısında çok şaşırdığını anlatır. Türk insanının çok cömert ve çok insancıl olduğunu ekler sözlerine.

Okulun isminin “Söğüt” oluşu ve ilkokul binasının sahibinin ilk Cumhurbaşkanı Samora Machel olması misafirlerde derin izler bırakır.

Portekiz saldırılarından Musa Bin Beg Devleti’ni korumak için gelen yeniçerilerin İstanbul’a dönmeden önceki son akşam okulumuzun bulunduğu mevkide şehit edildiklerini öğrenmeleri ise duygulu anların yaşanmasına vesile olur.

Bu olaydan ziyaretçiler ziyadesi ile etkilenirler.

Şiir okuyan ve şarkı söyleyen çikolata renkli öğrencilere birer kol saati hediye eden misafirlerimiz memnun ve mesrur olarak Söğüt Koleji’nden ayrılırlar.

Mozambik Cumhurbaşkanı Armando Guebuza’nın, Türklerin bulunduğu bölüme uğraması ve tek tek stantları ziyaret edip bilgi alması da işadamlarımızı ziyadesiyle memnun eder.

Nitekim Sanayi Bakanlığı tarafından yapılan “En İyi Yabancı Sergiler” sıralamasında Türkiye ikinci olarak fuara damgasını vurur.

Ödül töreni sırasında kendisine mikrofon uzatılan Fuar organizasyon yetkilisi Nüvit Becan Bey’in “2009 yılında bu fuarda birinciyiz” demesi gelecek yıl ne kadar iddialı olduğumuzu ortaya kor.

Fuar vesilesiyle ciddi iş bağlantıları olur.

Türk ürünleri, Türk sunumu, Türk katılımcıların sempatik ve sevecen davranışları, 2008 Mozambik Fuarı’na damgasını vurur.

Kırk dört yıl sonra ilk defa Türkiye’nin bu fuara katılması en çok da Mozambik’teki Türk öğretmenlerini memnun eder. Okullarla kurulan kültür köprüsünden sonra şimdi de ticaret köprüsü kurulmuştur. Olması gereken de budur.

Bu fuarın olması için en çok da onlar gayret etmişlerdir. Fuar boyunca gece gündüz koşturup durmuşlardır.

Fuar müdürü Manuel Mobate de, Türklerin bu fuarda ciddi bir imaj ortaya koyduğunun ve Mozambik pazarına hatırı sayılır bir katkıda bulunduklarının altını çizer.

Özellikle makine reyonunda; neredeyse bütün makinelerın satılması; gıda, tekstil ve temizlik ürünlerinde bütün firmalarımızın ciddi bağlantılar yapması ülkemiz ve milletimiz adına çok sevindirici olmuştur.

Arzumuz odur ki, Anadolu insanı işadamı, öğrencisi, öğretmeni, kadını ve erkeğiyle dünyanın ihtiyacı olan maddi manevi bütün ürünleri her yere taşısın… Kalitemiz, farkımız, insanlığımız, sevgimiz, hayat felsefemiz her yerde tanınsın ve bilinsin.

Bu sevgi ve bu ilgiye dünyanın çok ihtiyacı var.

Bu bilgileri bize ulaştıran Asım Öğretmenlerimize de…

Çocuklarının; “Babacığım, bizi kime bırakıp gidiyorsun?” feryatları arasında Kazan’dan ayrılan ve perişan Alem-i İslam’ı, bütün Asya’yı baştan başa dolaşan müthiş seyyah Abdürreşid İbrahim, İstanbul’a uğradığında, merhum Akif’in ifade gücünü görünce;

“Sen bütün Asya’yı, Afrika’yı dolaşmalısın. Buzlu steplerde, kızgın çöllerde yaşayan Müslümanların ahvalini yakından görmelisin. Senin şiirlerin ilkbaharın feyzi gibi, donmuş ruhlara yeniden hayat verir. Onları görmeli, dinlemelisin. Onlar da seni görmeli ve dinlemeli” der.

Akif “Vaiz Kürsüde” adlı şiirinde onu anlatır.

Akif bütün bir Asya’yı dolaşamadı ama “Asım’ın Nesli” kıtalar arşınlıyor.

Diyar-ı gurbetteki “Asım’ın Nesli”nin Ramazanlarını kutluyoruz.

Leave a Comment

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.