Koşarken çatlayan küheylanlar
Başımı kaldırıp baktığımda, yüzünde tatlı bir tebessüm, çakır gözleriyle bana bakıyordu. Bu güzel gözler, yıllar önce yıldızların altındaki bir yaz gecesi yolculuğuna götürdü beni....
Başımı kaldırıp baktığımda, yüzünde tatlı bir tebessüm, çakır gözleriyle bana bakıyordu. Bu güzel gözler, yıllar önce yıldızların altındaki bir yaz gecesi yolculuğuna götürdü beni....
“Ömrünün kaç gününü kendin için yaşadın” dedi küçük kız, annesine. “İşin asıl lezzeti de bu ya kızım,” derken siyah yüzü acıyla buruştu siyah kadının....
İkindi güneşi, son kızıl kanlarını döküyordu Boğaz’ın gümüş renkli sularına. Gözleri kan kırmızıydı. Bitkindi… Yorgundu… Akşamın serin elleri kızıl saçlarında gezinirken o, gecenin siyah...
Seher vakti… Perdeleri aralayarak pencereyi açıyorum, şafağın aydınlığı vurmuş karşı tepelere. Seher yeli, gönüllere ferahlık veren bir tatlılıkla esiyor. Komşu bahçedeki görkemli ceviz ağacının...
Gün dökülüyordu geceye… Turuncu bulutları yararak indi uçağımız ışıltılı turunçgiller şehrine. Daha ilk anda tatlı bir rüzgar, içine çektiği portakal çiçeklerinin kokularını, yüzümüze üfledi...