İntizar Ana
Ankara’dan İstanbul’a doğru gidiyoruz. Rüzgar, yolun kıyısındaki ağaçları yetim çocuklar gibi hırpalıyor. Yağmur yağdı yağacak. Yol arkadaşım Nihat Bey son derece zarif bir delikanlı…...
Ankara’dan İstanbul’a doğru gidiyoruz. Rüzgar, yolun kıyısındaki ağaçları yetim çocuklar gibi hırpalıyor. Yağmur yağdı yağacak. Yol arkadaşım Nihat Bey son derece zarif bir delikanlı…...
Bir altın kolye gibi Karadeniz’in gerdanına asılı Kırım’dayız. Uğruna gönlümüzde hasretler, gözümüzde yaşlar büyüttüğümüz Kırım… Gece, Bahçesaray’ı siyah bir şal gibi bürüyor. Karanlık koyulaşıyor...
Güneş dağların ardına sarkıyordu . Günün son kızıl ışıklarında yıkanan dağın yamacına yaslanmış bir köy; akşama kadar bağda bahçede çalışmışta yorulmuş bir adam gibi...
Kar, uzun hava ağıt gibi…1914 aralığının son günleri… Sarıkamış, düşman elinde rehin nazlı bir sevgili… Talebe hocasını azarlar: “Hatalı davrandınız! Basiretli olamadınız! Rus ordusu...
Kış geceleri daha bir soğuk olur Çamlıca’da.Bazı geceler, Boğaz’dan kopup gelen rüzgârların homurtuları sabaha kadar hiç dinmez. Bu yıl Boğaz’dan esen rüzgârlar, evlerin duvarlarını...