HARUN TOKAK

Türkiye’yi susturamazsınız

KKurtlar Vadisi’nin sevilen karakteri Deli Hikmet;

“Ömer Baba bir daha kriz gelir mi” diye soruyor.

“Gelmez evladım gelmez, kriz miriz gelmez”

“Nasıl gelmez Ömer Baba ? Milletin elinde davul zurna geldi, geliyor.

“Evladım ! Ağanın birinin bir köpeği varmış. Ağa köpeğini çok sever, özenle beslermiş ama köpeğin bir zaafı varmış, davul zurna sesine dayanamazmış.

Bir gün yan köyden davul zurna sesi gelince köpek yine dayanamamış, zincirini koparmış koşmuş.

Düğün ağanın hasmınındır.

Ağa, çok sinirlenmiş.

Ben sana edeceğimi bilirim diyerek, köyün bir tepesine bir davul diğer tepesine bir zurna koymuş. Davulcu başlayınca köpek oraya koşmuş.Varınca da davulcu susmuş. Bu sefer zurnacı başlamış. Köpek gerisin geriye öbür tepeye koşmuş. Bir o tarafa , bir bu tarafa derken zavallı köpek koşmaktan çatlayıp telef olmuş. Zurna çalanda çok olur, davul çalanda evladım.”

Ya hakikaten kriz olursa”

“Bu milleti kriz miriz yıkamaz.”

“Niye ?”

“Çünkü bu millet hem kanaatkârdır. Hem de aile müessesini korumaktadır.”

“Ne alakası var ?”

“Kanaat geçinmeyi, aile ayakta durmayı sağlar. İnançsa umudu besler.”

***

Uzun zamandan beri bir İstanbul gezintisi arzu ediyordum.

İstanbul’da olmak demek İstanbul’u gezmek anlamına gelmiyor. Anadolu yakasında oturup da Avrupa yakasına ayak basmayan hatta Boğaz köprüsünü görmeyen insanlar bilirim.

Sonunda geçen Pazar günü ailecek bir gezinti imkanı bulduk.

Önce Özal’ın kabrine uğradık ;

Serbest ekonomiden…

Dışa açılmaktan…

Özgürlüklerden konuşuyordu.

Yakın komşusu merhum Menderes;

Demokrasiye saygılı olmayı…

Bir sanayi ülkesi olmayı…

Manevi kalkınmayı konuşuyordu.

Okul adam Hacı Kemal Ağabey’in kabri hemen karşıdaydı.

Sağ yanına anasını sol yanına da eşini almış, çiçekli çim yorganın altına uzanmış yatıyordu.

Orta Asya’da “stop” yazan bir levhayı görünce, “bu levhada ‘dur’ yazıyor ama evladım bize durmak yok” diyen bu muhteşem insan;

“Siz koşmanıza bakın” diye konuşuyordu.

İnsanın uzanıp yatıveresi gelen bir güzellikteydi Topkapı Mezarlığı. Tatlı bir ruhaniyet esintisi eşliğinde güzellik banyosunda yıkanıyordu kabirler.

Az ilerde Yaşar Tunagür Hocamız yatıyordu.

Kürsülerin bu ateşin sesi, baharın güzelliğinde sayhalaşıyordu. Kabrini çevreleyen beyaz mermerlerin üzerinde “Bir ülke dört şeyle ayakta durur” ibaresi yazıyordu.

“Alimlerin ilmi,

Hak dostlarının duası,

Kahramanların cesareti,

İdarecilerin adaleti.”

Sonra kabir komşusu sükût ikliminin nazlı Sülünü Süleyman Kaya kardeşimize uğradık.

“Dönüş O’nadır… Ticaret ve memuriyet için mühim vazifelerle bu dünyaya gönderilen insanlar ticaretlerini yapıp, vazifelerini bitirip, hizmetlerini tamamladıktan sonra yine onları gönderen Mevlay-ı Kerim’lerine kavuşacaklar” sözüyle karşılıyor ziyaretçileri.

Bu ülkenin kabirleri bile konuşuyordu.

Her faninin dünyadaki son durağından, haz ve hüzün karışımı duygularla ayrıldık.

Fatih’teyiz…

Fatih’in arka sokaklarında rızkını çöp bidonlarında arayan bir aileyi dikkatlice izleme imkanı buldum.

O sıcakta; adamın başında siyah bir bere vardı. Elini her daldırdığında, yüzünden bidonların içine mutluluk dökülüyordu. Çöplerden çıkan kağıt ve naylon poşet parçaları değil de; sanki külçe külçe mutluluktu. Her çıkan nesnenin ne işe yarayacağınış yanındaki eşine çocuklarına uzun uzun anlatıyordu.

Çok mutluydular.

Yükünü tutmuş, rızkını bulmuş olmanın sevinciyle yürüp gittiler.

Gölge etmeyin başka ihsan istemeyiz, der gibi bir hal vardı tavırlarında.

Çamlıca’ya geldiğimizde; gün, geceye süzülüyordu.

İstanbul’un Boğazı’na akşam çökmüştü.

İstanbul ışıl ışıldı… Boğazına çöken karanlığı hiç umursamıyordu sanki.

Piknik yapan aileler yavaş yavaş toparlanırken hâlâ oyunlarını sürdüren çocukların şamataları duyuluyordu.

Çamlıca’nın tepesine doğru kıvrılan yolun kenarına dizilmiş arabalardan muhtelif müzik sesleri havada birbirine karışıyordu.

Ellerinde bira şişeleriyle birkaç genç, az ötemizde derin bir sohbete koyulmuşlardı.

Karşı yakada Dersaadet’in minareleri ışık sütunu gibi süzülüyordu.

Derken ezanlar kanatlanmaya başladı göklere. Sanki bütün sesler Çamlıca Tepesi’ne uğruyor ve oradan İstanbul’a taksim oluyordu.

Yakınımızda duran gençlerden birisi, arabanın başındaki arkadaşına seslendi.

“Mustafa, müziği durdur.”

Delikanlının, bu delikanlıca davranışı beni duygulandırdı.

Gençlerin yanına gittim.

“Ezana saygınız güzeldi” dedim.

Müziği susturan genç;

“Ağabey, biz de Müslümanız elbette saygı duyacağız” dedi.

Onlara Harun Reşit’in eşi Zübeyde Sultanı anlattım.

“Bu hayırsever kadının pek çok hayratı olsa da asıl, 40 km. öteden Mekke’ye getirdiği su hayratı ile bilinir. Zübeyde Sultanı vefatından sonra bir dostu rüyasında cennette görür.

Rüya sahibi;

‘Sizi hangi hayrınız kurtardı’ der.

‘ Bir gün sarayda; sazendeler çalıyor, hanendeler söylüyor, rakkaseler de oynuyordu. Kulağıma bir ezan sesi geldi.

Durunuz! dedim.

Bütün sazlar ve sesler durdu.

Bana;

‘ezana olan o saygın seni kurtardı’ dediler.”

Gençlere bunu anlattığımda, yüzlerindeki mutluluk görmeğe değerdi.

Biraz sonra aynı gencin telefonu çaldı. Arayan babasıydı.

“Buyur babacığım, efendim babacığım, tamam babacığım” gibi saygılı sözlerle babasına cevap veriyordu.

İşte; Fatih’in arka sokaklarında rızkını çöp bidonlarında arayan kanaatkar bir aile ve Çamlıca Tepesi’nde elinde bira şişeleri, arabadan yükselen müzikle eğlenmeye çalışan gençlerin, ezan başladığında müziği durdurması ve babası aradığında derin bir saygıyla konuşması karşısında Ömer Baba’ya hak vermemek mümkün değil;

“Bu milleti kriz miriz yıkamaz.”

“Kanaat geçinmeyi, aile ayakta durmayı sağlar. İnançsa umudu besler.”

Aile bağları bu kadar sağlam ve değerlerine bu derece düşkün bir milleti, çaresiz kılmak için, ekonomik, siyasi, ahlaki ve hukuki terörle vurmak istiyorlar.

Bu milleti mağarada tutmaya, yollarına barikatlar kurmaya çalışıyorlar.

Rahmetli Cemil Meriç;

“Yıllarca mağarada yaşamaya alışmış bir insanı, ayağa kaldırmaya, gün yüzüne çıkarmaya, ışığa bakmağa zorlamak, ona acı verir,” diyor.

Millet olarak bu günlerde bu acıları yaşıyoruz.

Bazıları, Türkiye ayağa kalkmasın, aydınlığa yürümesin hep kendi dar mağarasında gölgelere gömülüp kalsın istiyor.

Barışa giden yol zordur ama bu ülkenin bahtı açılmıştır.

Türkiye’yi kimse durduramaz, Türkiye’yi kimse susturamaz.

Türkiye bir devdir.

Ve dev uyanmıştır.

Leave a Comment

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.