Sana bir emanetim var oğul…
Sana bir emanetim var oğul… Gece… Her taraf zifiri karanlık… Karanlıklar dalga dalga geliyor üzerime. Koşmak istiyorum, koşamıyorum. Hani kabuslarda olur ya… Peşimizi takip...
Sana bir emanetim var oğul… Gece… Her taraf zifiri karanlık… Karanlıklar dalga dalga geliyor üzerime. Koşmak istiyorum, koşamıyorum. Hani kabuslarda olur ya… Peşimizi takip...
Kış, nesi var nesi yoksa almış gelmiş, bahara ait bütün yerleri, kaleleri, işgal ediyor, son baharın son kalıntılarını da bütün mevzilerden söküp atıyordu. Balkan...
Hepsi on iki kişiydi. Bu onlarla son akşamıydı. Son akşam yemeği… Rönesans ressamlarının bolca resmettiği akşam yemeği. Gülmeyenler bahçesinde gülleriyle birlikteydi. Ecel, kapının dışında...
Sonbahar, sokaklarda doyumsuz güzelliklerini sunuyordu. Bişkek, sarının en güzel renklerini giyinerek Tanrı Dağları’nın eteklerinde gezintiye çıkmış parfüm esintisi bir dilber gibiydi; sevgilinin rüzgârında savruluyordu...
Hürrem Sultan ülkesi… En son on yıl önce gördüğüm bu ülkeye, soğuk bir kış günü yeniden yolumuz düştü. İlk gelişimde, ilk baharın ilk günleri...