‘Ben böyle olacak adam mıydım?’
Gün doğdu doğmak üzere… Bu saatlerde, Ak Deniz’in ipeksi sularında binlerce kızıl kımıltılar oynaşıyor. Tatlı bir aydınlık sarıyor çevremizi. Belek’teki otel odasının penceresinden gittikçe...
Gün doğdu doğmak üzere… Bu saatlerde, Ak Deniz’in ipeksi sularında binlerce kızıl kımıltılar oynaşıyor. Tatlı bir aydınlık sarıyor çevremizi. Belek’teki otel odasının penceresinden gittikçe...
Artık yorgundun… Ayakların seni taşımıyordu. O ayaklarla gitmediğin, atını sürmediğin yer yok gibiydi… Anadolu’da ayak basmadığın yer bırakmadığında; atının yönünü Asya’ya çevirdin. Biliyorsun… O...
Baba okuluna hoş geldin!.. Hürrem Sultan’ın ülkesindeyiz. Kiev’de boz bulanık bir hava… Soğuk dişlerini içimize geçirmeye çalışıyor. Direniyoruz… Art ardına baskınlarla hırpalıyor bizi. Kar...
Hepsi on iki kişiydi. Bu onlarla son akşamıydı. Son akşam yemeği… Rönesans ressamlarının bolca resmettiği akşam yemeği. Gülmeyenler bahçesinde gülleriyle birlikteydi. Ecel, kapının dışında...
Sonbahar, sokaklarda doyumsuz güzelliklerini sunuyordu. Bişkek, sarının en güzel renklerini giyinerek Tanrı Dağları’nın eteklerinde gezintiye çıkmış parfüm esintisi bir dilber gibiydi; sevgilinin rüzgârında savruluyordu...